
Amerika için Avrupa,
"düşman kutbun" kontrolüne girmemesi gereken önemli bir arz ve emek
kaynağı, aynı zamanda bir sanayi merkezi olarak görülüyordu. Çünkü Amerika,
ekonomik ve siyasi güç dengesini sağlamakta zorlanırsa, bu bölge Sovyetler Birliği'nin
genişlemesine açık bir hale gelebilirdi. Plan, belirlenen şartlar nedeniyle
Amerika'ya diğer ülkelerin plan ve uygulamalarını denetleme kolaylığı sunmuş ve
beğenmediği her noktaya müdahale etme imkânı sağlamıştır. Bu müdahale sadece
ekonomik alanla sınırlı kalmamış, yardım alan ülkelerin siyasetlerine de
sirayet etmiştir. Amerika, ulusal çıkarlarıyla çelişkili bir durum gördüğünde
yardımı kesme hakkına sahip olduğundan, bu durum yardım alan hükümetleri
Amerika'ya karşı daha uysal hale getirmiştir. Planın uygulanmasıyla, stratejik
ürünlerin Doğu ülkelerine gönderilmesi yasaklanmış, böylece Doğu ile Batı
arasındaki ticaret ilişkileri büyük ölçüde kesilmiş; Batı ülkeleri ise büyük
oranda Amerika'ya borçlanarak ekonomik anlamda bu ülkeye bağlı hale gelmiştir. Marshall
Planı'nın uygulanma sebebinin ekonomik boyutu şu şekilde özetlenebilir: Dünya
ekonomisinin gerçek anlamda dengede olması, bu dengenin fiyat istikrarı ve tam
istihdamı sürekli olarak sağlayan güçlü milli ekonomilere dayanmasına bağlıdır.
Klasik iktisat teorisinin savunduğu gibi, piyasaların kendiliğinden dengeye
gelmesi mümkün olmamış ve bunun en belirgin örneği, 1929 Dünya Buhranı'nda
görüldüğü gibi, "bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler"
yaklaşımıyla piyasa normale dönememiştir (Altun,2007).
MARSHALL PLANI'NIN ETKİLERİ
"Direkt Yardım" (Direct Aid) adı altında Amerika'dan doğrudan
sağlanan dolar tahsisleri iki şekilde uygulanmaktadır. Bu yardımlar ya ödünç
olarak sağlanır ya da hibe şeklinde verilir (Manioğlu, 1949, aktaran,
Ay,2021). Ödünç olarak alınan yardımlar 1952 yılından itibaren ödenmeye
başlanacaktır ve bu yardımların faiz oranı %2,5'tir. Hibe şeklinde verilen
yardımların ise gelecekte ABD'ye geri ödenmesi söz konusu değildir. Bu
yardımlar aracılığıyla temin edilen mal ve hizmetlerin tamamı karşılığında, yardımdan
yararlanan ülkenin merkez bankası, kendi milli parasıyla bir karşılık fonu
ayırmak zorundadır. Bu fonlar, ECA'nın izniyle kamu yararına yönelik projelerde
kullanılabilir (Oğuz, 1966, aktaran, Ay,2021). Tiraj hakları, Avrupa
ülkelerinin birbirleriyle ticaret ilişkilerini geliştirmek amacıyla düşünülmüş
ve düzenlenmiştir. Bu haklar sayesinde katılan ülkeler birbirlerinden mal ithal
eder ve ödemelerini ABD’den dolar olarak alırlar (Manioğlu,
aktaran,Ay,2021). Endirekt yardım olarak adlandırılan tiraj yardımı, başka bir
deyişle katılan ülkelerin birbirlerine yapacakları ihracat ve ithalat işlemleri
için sağlanan bir tür yardımdır (Dik, 2008,aktaran,Ay,2021). Teknik yardım
kapsamında ise Marshall Planı’ndan yararlanan devletler, Amerika’dan
getirecekleri teknik uzmanlarla birlikte, bu ülkelerin staj veya araştırma gibi
nedenlerle yurt dışına gönderecekleri kişilerin gittikleri ülkelerdeki zorunlu
masraflarını karşılamaktadır. Burada ödenen dolar karşılığı, o ülkenin
parasının %95’inin tiraj hakları gibi bir fona yatırılmalı ve ayni olarak
harcanmalıdır (Oğuz, 1966,aktaran, Ay,2021). 1948-1952 yılları arasında
Türkiye’ye Marshall Planı çerçevesinde yapılan toplam yardım, tüm Marshall
yardımlarının sadece binde 36’sına denk gelen 352 milyon dolar civarındaydı. Bu
tutarın 175 milyon doları, Amerika’dan mal satın alınması için yapılan doğrudan
yardımlar iken, geri kalan 177 milyon dolar ise OECD ülkelerinden mal satın
alınması için tahsis edilen dolaylı yardımlardı. Bu yardımlar, aynı dönemde
Türkiye’ye yapılan 687 milyon dolarlık Amerikan askeri yardımlarının gerisinde
kalmıştır.Amerikalı uzmanların görüşlerine dayanarak, bu yardımların yaklaşık
%60’ı tarım sektörünün geliştirilmesine yönlendirilmiştir. Öncelikle, tarım
makinelerinin modernize edilmesi amacıyla iki bin yeni traktör ithal edilmiş,
kaliteli tohum ve gübre kullanımı yaygınlaştırılmış, silo ve soğuk hava
depolarının kullanımı artırılmış, ayrıca sulama tesisatlarının inşası için
çalışmalar başlatılmıştır (Özer, 2014, aktaran, Ay,2021). Tarımsal alanda yaşanan
makineleşme, rekoltenin artmasına yol açmıştır.

Ayrıca kırsal üretim bölgelerini ticaret merkezlerine bağlayacak yeni
yolların yapımına başlanmış ve bu sayede tarım ürünlerinin pazara ulaşması
sağlanırken, Türkiye’nin coğrafi yapısı bütünleşmiş bir pazar haline gelmiştir.
Uygulanan politikalar sonucunda ekim alanları genişlemiş, Türkiye, endüstriyel
tarım ürünlerinde uzmanlaşmaya başlamış ve tarımsal üretim ile tarım
ürünlerinin ihracatı artmıştır (Bozkurt ve Aytar, 2015, aktaran, Ay, 2021). 1953’te Türkiye,
dünyanın en büyük buğday üreticilerinden biri olmuştur. Ancak, tarım
aletlerinin yurtdışından temin edilmesi, tıpkı Amerikan askeri yardımlarında
olduğu gibi Türkiye’nin dışa bağımlılığını artırmıştır. Bu nedenle, uzun vadede
yardım yoluyla sağlanan kaynakların büyük bir kısmı dolaylı olarak ABD’ye geri
dönmüştür. Türkiye’nin bu dönemde yaşadığı dönüşümün tamamen Marshall
Yardımları’na dayandırılması yanıltıcı olacaktır. Türkiye, zorlayıcı bir etken
olmasa da, Amerikalı uzmanların önerdiği şekilde kendi öz kaynaklarını
kullanmıştır. Örneğin, Türkiye’nin 1949 yılı bütçesinde yatırımlar için ayrılan
523 milyon liranın 225 milyon lirası karayolu yatırımlarına, 125 milyon lirası
liman ve rıhtım inşasına ayrılırken, imalata ayrılan pay yalnızca 28 milyon
lira olmuştur (Oran, 2002, aktaran, Ay,2021). Marshall Yardımları, savaşın yol açtığı
tahribatı gidermeyi hedeflerken, hükümetin ulaşım politikasındaki değişim
Türkiye’de karayollarının hızlı gelişmesine olanak sağlamış, ancak deniz ve
demiryolu ulaşımı ihmal edilmiştir. 1950 yılına kadar demiryolunu destekleyecek
bir bütünleşik sistem olarak kabul edilen karayolları, bu tarihten sonra esas
ulaşım sistemi haline gelmiştir (Çetin vd., aktaran, Ay,2021). Sonuç olarak, Türkiye Marshall
Planı’ndan beklediğinden çok daha az yararlanabilmiştir. Yardımların kullanım
alanları ve Türk ekonomisinin yeni hedefleri, Amerikalı uzmanlar tarafından
belirlenmiştir. Bunun sonucu olarak, Truman Doktrini ile gelen yardımlar gibi
Marshall Yardımları da, 1950’lerin başından itibaren Türkiye’nin dışa
bağımlılığının artmasına yol açan önemli bir dönemeç olmuştur. Türkiye, aynı
dönemde Marshall Planı'ndan yararlanan diğer Avrupa ülkelerinin aksine, planın
olumsuz etkilerinden kurtulamamıştır. Türkiye’de kredilerin verimsiz kullanımı,
uluslararası ilişkilerdeki yetersizlikler ve dünyadaki dönüşümlere uyum
sağlanamaması gibi faktörler, ulusal ve uluslararası politikaların etkin bir
şekilde yürütülemez hale gelmesine neden olmuştur. Bu bağlamda, Marshall Planı;
Cumhuriyet’in kurulmasıyla birlikte Türkiye’de ekonomik alanda uygulanan
Kemalist politikalardan sapmanın bir aracı olmuş ve ülkenin dışa bağımlılığını
artıran bir plan olarak devreye girmiştir (Ay,2021).
ELEŞTİRİLER VE ZORLUKLAR

Truman Doktrini, Türkiye
açısından önemli sonuçlar doğurmuştur. Bu doktrin, Türk dış politikasında
devrim niteliğinde değişikliklere yol açmıştır. Başlangıçta, Türk devlet
adamları Doktrin’i, Türkiye ile ABD arasında sıcak ilişkilerin gelişmesine ve
Sovyet taleplerinin reddedilmesine yardımcı bir unsur olarak görmüşlerdir.
Sovyetler Birliği’nin Orta Doğu’daki politikaları karşısında, İngiltere’nin de
etkisiyle, 1940'ların sonlarından 1960'lara kadar Türkiye, tamamen Batı ve
özellikle Amerika ile paralel bir dış politika izlemiştir. Bu dönemde, Amerikan
askeri yardımı kapsamında Türkiye’ye verilen malzemenin bakım ve yedek parça
giderlerinin Türkiye bütçesinden karşılanması, Türk ekonomisinde zorluklara yol
açtı. Amerika’dan gelen yardımın bakım ve yedek parça giderleri için Türkiye’nin
bütçesinden her yıl yaklaşık 145 milyon dolar ayrılması gerekiyordu. Bu durum,
Türkiye’nin II. Dünya Savaşı sonrası sahip olduğu döviz stokunun hızla
tükenmesine neden oldu. Artan ithalatla birlikte dolar sıkıntısı büyüdü ve Türkiye’nin
dış ticaret dengesi bozuldu (Oran, 2002, aktaran, Ertem,2009). Amerika’nın yaptığı askeri
yardımın niteliği de tartışmaya açıldı. Bir başka bakış açısına göre, askeri
yardımın büyük kısmı, II. Dünya Savaşı’nda kullanılmış, ömrü tükenmek üzere
olan, hasarlı ve ABD tarafından artık kullanılmayan silahlar ve malzemelerdi.
Yardımın yalnızca çok küçük bir bölümü modern ve kullanılmamıştı. Daha da
önemlisi, bu silah ve malzemelerin mülkiyeti, Temmuz 1947 Antlaşması’nın 4.
maddesi gereği ABD’ye aitti ve ABD’nin onayı olmadan Türkiye bu malzemeleri
kullanamayacaktı. Bu madde, 1964’te Kıbrıs’taki olaylar nedeniyle Türkiye,
Kıbrıs’a askeri müdahale etmek için Amerikan yardımıyla gelen silahları
kullanmak istediğinde kritik bir rol oynayacaktı ve Amerika, Türkiye’nin bu
silahları Kıbrıs’ta kullanmasına izin vermeyecekti. Ayrıca, ABD gerektiğinde bu
yardımla gönderdiği silah ve malzemeyi geri alma hakkına da sahipti. Amerikan
yardımı, bu özellikleriyle de tartışmaların odağı oldu (Cem, 1989,
aktaran, Ertem,2009). Türkiye, 1948-1952 yılları arasında, Truman Doktrini'nin
yanı sıra Marshall Planı çerçevesinde ABD'den önemli ekonomik yardımlar aldı.
Bu dönemde Türkiye’ye gönderilen Amerikalı uzmanların görüşleri doğrultusunda,
alınan yardımların yüzde 60'ı tarım sektöründe kullanıldı. Bu sayede,
1950'lerin başlarına gelindiğinde Türkiye, dünyanın önde gelen buğday
üreticilerinden biri haline geldi. Ancak, tarım aletlerinin yurtdışından temin
edilmesi nedeniyle, bakım-onarım ve yedek parça maliyetleri Türkiye'nin dış
ticaret dengesini olumsuz etkiledi. Uzun vadede, bu yardımla gelen kaynakların
büyük bir kısmı dolaylı yoldan ABD’ye geri dönmüş oldu. ABD, yardımların karayollarının
geliştirilmesinde de kullanılmasını talep etti. Bunun sonucunda, karayolu
yapımına, demiryolu yapımına kıyasla daha fazla öncelik verildi. Karayollarının
iyileşmesiyle birlikte, Türkiye’ye ithal edilen yabancı otomobil ve otobüslerin
sayısı arttı, bu da petrol ihtiyacını yükseltti. Türkiye'nin Marshall Planı
çerçevesinde aldığı ekonomik yardımın miktarı ise tartışma konusu oldu.
Türkiye'nin aldığı yardım, tüm Marshall yardımlarının yalnızca binde 36’sına
denk geliyordu (Oran,2002, aktaran, Ertem,2009). Truman Doktrini ve Marshall
Planı süreci, Türkiye’nin sosyal yaşamında da büyük etkiler yarattı. Amerika
Birleşik Devletleri’nin Türk kamuoyundaki imajı güçlendi. Amerikan mallarını
kullanmak prestijli bir hal aldı ve Amerikan çizgi romanlarıyla çocuklar,
Amerikan kahramanlarını benimsediler. Bu süreçte, Türk halkı arasında
Amerika’ya karşı büyük bir ilgi ve hayranlık oluştu. Tüm bu gelişmelerin yanı sıra,
Türkiye, Truman Doktrini ve Marshall Planı sayesinde Sovyet taleplerini geri
çevirmeyi başardı. Bu süreç, Sovyetler Birliği'ne karşı Türkiye’nin güvenliğini
belirli bir dönem için sağladı. Yapılan askeri yardımlar, büyük ölçüde ABD için
eski sayılabilecek malzeme ve silahlardan oluşsa da, Türk Ordusu’nun
modernizasyonunu sağladı. Ayrıca, Marshall Planı ile tarıma yapılan yatırımlar,
tarımda kullanılan malzemenin kalitesini ve teknolojisini artırarak,
Türkiye'nin tarımsal üretiminde büyük bir artışa yol açtı.Truman Doktrini ve
Marshall Planı süreci, Türkiye’nin iç ve dış dengelerinde önemli değişimlere
neden olurken, Soğuk Savaş dönemi boyunca Türkiye'nin yönünü belirleyen temel
bir etken oldu.
SONUÇ
Marshall Planı, Avrupa'nın savaşın yarattığı enkazdan çıkarak ekonomik ve sosyal bir yeniden doğuş yaşamasını sağlarken, Soğuk Savaş’ın ideolojik ve stratejik çekişmesinde de önemli bir araç oldu. Türkiye için ise plan, ekonomik modernizasyonun yanı sıra, Amerika’ya bağımlılığı artıran bir dönemin başlangıcıydı. Tarımda makineleşme ve altyapı gelişmeleri gibi kazanımlar sağlansa da, uzun vadede bu yardımlar, ulusal politikalara dış müdahaleleri de beraberinde getirdi. Marshall Planı’nın mirası, sadece ekonomik boyutuyla değil, uluslararası ilişkilerde yarattığı kalıcı etkilerle de günümüze ışık tutmaya devam ediyor.
KAYNAKÇA
Altun, U. (2007). Marshall yardımı ve Türkiye (Yüksek Lisans Tezi). Ankara Üniversitesi, Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü, Ankara.
Aya, İ. C. (2021). Marshall "yardımları": Türkiye’nin dışa bağımlılık sürecine etkileri. Biga İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 2(1), 53–64.
Ertem, B. (2009). Türkiye-ABD ilişkilerinde Truman Doktrini ve Marshall Planı. Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 12(21), 377–397.
Uzunkaya, S. Ş. (2019). İkinci Dünya Savaşı sonrasında Türkiye ekonomisi ve Marshall Planı'nın ekonomiye etkisi. Ekonomi, İşletme ve Maliye Araştırmaları Dergisi, 1(3), 176–185.
Görseller;
https://gercektarih.com.tr/marshall-yardimini-ilk-kim-aldi
https://rasthaber.com/en/post/dusunce/marshall-plani-ve-ekmek-127735
https://www.turkiyegazetesi.com.tr/kultur-sanat/marshall-yardimiyla-turkiyeye-gelmisti-simdi-muzede-1058151
https://anlatilaninotesi.com.tr/20230403/marshall-planinin-75-yili-abd-turkiyenin-kendi-kendine-yetebilen-bir-ulke-olmasini-engelledi-1069119739.html
https://www.indyturk.com/node/183471/k%C3%BClt%C3%BCr/k%C3%BC%C3%A7%C3%BCk-amerika-yolunda-feda-edilen-b%C3%BCy%C3%BCk-t%C3%BCrkiye-truman-doktrini-ve-abd-yard%C4%B1mlar%C4%B1
https://yedikita.com.tr/yardimdan-kiskaca-giden-yol-truman-doktrini-marshall-plani/
https://www.haberhurriyeti.com/foto/3344866/turkiyede-zeytin-dusmanliginin-tarihi
https://www.loc.gov/item/2015645200