"... Bu kadar çalışıyoruz, elimizde yoksulluk, açlık ve hastalıktan başka ne geçiyor? Her şey bize karşı. Günden güne çalışmaktan çatlıyoruz, soğuktan, açlıktan geberiyoruz. Her zaman derin, kara bir aldatma çamuru içinde boğuluyoruz. Kendi emeğimizin mahsulünü başkalarına yedirmek zorunda kalıyoruz. Bilgisizlik ta ruhumuzun derinliklerine işlemiş, her şeyden korkuyoruz, herkesten alçak duruyoruz. Yaşayışımız bir gece, hem de karanlık bir gece!"
(Gorki/Ana)
GİRİŞ
Tarih sahnesinde bazı anlar vardır ki bir devrin sonunu ve yeni bir dönemin başlangıcını haber verir. 22 Ocak 1905'te (eski takvime göre 9 Ocak), Çarlık Rusya'sının kalbi St. Petersburg'da yaşanan "Kanlı Pazar", bu kritik anlardandır. Rahip George Gapon'un önderliğinde Çar'ın adaletine sığınma umuduyla harekete geçen on binlerce işçi ve aileleri, barışçıl bir dilekçe teslim etmek için Kışlık Saray'a yürümeye başlamıştı. Ancak bu barışçıl yürüyüş, çarlık rejiminin karanlık yüzünü gösteren kanlı bir bastırma eylemi ile sonuçlandı. İşçilerin talepleri, sadece daha iyi yaşam koşulları ve çalışma şartlarına odaklanmış olsa da bu olay 1905 Rus Devrimi'nin fitilini ateşledi.
Kanlı Pazarın Arka Planı
1905 Devrimi'nin dönüm noktalarından biri olarak kabul edilen bir gün varsa, bu kesinlikle 22 Ocak 1905'tir (Eski takvime göre 9 Ocak 1905). "Kanlı Pazar" adıyla tarihe geçen bu olay, 1905 Rus Devrimi'nin başlangıcı olarak görülür. O gün, Rahip George Gapon'un önderliğinde işçilerden ve ailelerinden oluşan büyük bir kalabalık, Çar'a dilekçe sunmak amacıyla Petersburg'daki Kışlık Saray'a doğru barışçıl bir yürüyüş başlatmıştır. Göstericiler, dilekçelerinde "Küçük Peder" diye hitap ettikleri Çar'dan alçakgönüllü bir üslupla çeşitli taleplerini iletmek istemiştir. Bu talepler arasında herkes için eğitim, sivil hakların tanınması, günlük çalışma süresinin sekiz saate indirilmesi, çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve işçi maaşlarının artırılması yer alıyordu. Ayrıca, tüm toplumsal sınıfların temsil edileceği bir meclisin kurulması da bu istekler arasında bulunuyordu (Saygılı,2012).

1905 Devrimi'nin temelleri ve nedenleri, Kırım Savaşı'ndan (1853-1856) sonraki dönemde gerçekleştirilen reformlara ve bu reformların yol açtığı gelişmelere kadar uzanır. Bu reformlar arasında en önemlisi, Rus köylülerinin yaşamını iyileştirmesi umut edilen, ancak beklenen sonucu vermeyen 1861'de serfliğin kaldırılmasıdır. Çar II. Aleksandr, serfliği kaldırarak hantal ekonomik ve sosyal yapıyı değiştirmek, aynı zamanda köylerde artan ayaklanmaları sona erdirmek istemiştir. Ancak bu ayaklanmaların temelinde, Kırım Savaşı sırasında gönüllü olarak orduya katılan serflikten azat edileceği yönündeki söylentiler yatıyordu. Çar I. Nikolay'in ölümünden sonra bu tür isyanlar daha da artış göstermiştir. Örneğin, Ryazan bölgesinde başlayan ayaklanmalar, Tambov, Vladimir, Simbirsk,Saratov, Voronezh, Nijni-Novgorod ve Penza gibi birçok bölgede de yaygınlaşmıştır. Seferberlikle ilgili bildiriler, özellikle Kiev bölgesindeki Kazaklar tarafından, orduda görev almaları durumunda aristokratların otoritesinden kurtulacakları şeklinde yorumlanmıştır. Bu tür olayların kontrolden çıkması üzerine, yerel idari otoriteler düzeni sağlamak için askeri birlikleri yardımına başvurmak zorunda kalmıştır. Çar II. Aleksandr, büyüyen toplumsal huzursuzlukların ve isyanların daha büyük bir devrime dönüşmesini önlemek için serfliğin kaldırılmasının kaçınılmaz olduğuna inanıyordu. 30 Mart 1856'da Moskova aristokratlarına yaptığı konuşmada, serflik sisteminin artık sürdürülemez olduğunu belirtti. Aleksandr, sistemin halkın baskısıyla aşağıdan yıkılmasındansa, yukarıdan reformlarla kaldırılmasının daha iyi olacağını ve bu değişimin nasıl gerçekleştirileceğine dair ortak bir karar alınması gerektiğini ifade etti. Bu doğrultuda, serfliğin kaldırılmasına yönelik çalışmaları koordine etmek için çeşitli komisyonlar kuruldu. Bu komisyonlardan biri olan "Köylü Sorunu Hakkındaki Esas Komite", 1857 yılında çalışmalarına başladı. Ancak komitenin raporları, aristokrasinin büyük bir çoğunluğunun serfliğin kaldırılmasına karşı çıktığını ortaya koydu. Moskova ve St. Petersburg'dan küçük bir grup aristokrat, Çar'a destek verirken, diğerleri serfliğin kaldırılmasının erken olduğunu, aristokratların iş gücünden mahrum kalacağını ve bunun üretimde düşüş, kıtlık, hastalık ve ulusal ölçekte yoksulluğa yol açacağını savundu.

Tüm bu muhalefete rağmen, serflik 1861'de resmen kaldırıldı. Ancak bu reform, Rus köylüsü için beklenen rahatlamayı getirmedi. Toprakların köylülere resmen verilmesi yerine, uzun vadeli ve ağır bir ödeme sistemine bağlanması, köylüler arasında derin bir haksızlık duygusuna neden oldu. Ayrıca, artan vergi yükü köylülerin yaşam koşullarını daha da zorlaştırdı. 1871'de 29 milyon ruble olan vergi miktarı, 1890'larda 119 milyon rubleye yükseldi. Köylüler, bu ağır ekonomik baskılar nedeniyle sık sık isyan etti. 1902 yılına gelindiğinde Poltava ve Kharkov eyaletlerinde köylüler, toprak sahiplerinin depolarını basarak buğdaylara el koydu. Çar'ın kendilerini desteklediğini ve kısa sürede aristokrasi ile köylüler arasındaki ayırımın ortadan kalkacağını düşündüler. Bu tür isyanlar, özellikle toprak meselesi, 1905 ve 1917 devrimlerinde devrimcilerin temel gündemlerinden biri haline geldi. Yine de köylülerin talepleri genellikle sosyal ve ekonomik haklarla sınırlı kaldı; politik hak talepleri ise daha çok devrim sonrasında yükselmeye başladı.
Dönemin en önemli işçi hareketleri, liman ve tersane işçilerinin yoğun olduğu ST. Petersburg ile Rusya'nın ağır sanayisinin merkezi olan Moskova ve çevresinde gerçekleşti. Devrimci entellektüeller, bu dönemde yazdıkları yazılarla işçi sınıfının politize olmasını sağladılar ve devrimci harekete zemin hazırladılar. Bu entelektüellerini en önemlilerinden biri Georgii Valentinoviç Plekhanov (1856-1918) idi. Plekhanov, önce halkçı "Toprak ve Özgürlük" örgütüne üye olmuştu. 1879'da, örgütün savunduğu politik terör yöntemine karşı çıkarak bu örgütten ayrıldı ve bir süre toprak eşitliği savunan "Çernyi Predel" (Siyah Paylaşım) adlı başka bir örgüte katıldı.

Daha sonra 1880'de İsviçre'ye giderek popülizmden vazgeçti ve Marksizm'e yöneldi. Plekhanov, "Farklılıklarımız" adlı eserinde, modern ekonomik sistemin Rus ekonomisinin temeli olan toprak-komün sisteminin yıkıldığını belirtti. Ancak devrim hareketinin, ekonomileri çöken köylülerden değil, işçilerden geleceğini savundu. Çünkü ona göre, köy komünü, karakteri itibariyle, komünist bir toplum yapısından çok, burjuva bir toplum yapısına kayma eğilimindeydi. Bu nedenle Rus entelektüellerinin işçiler üzerine yoğunlaşması ve onlara devrim için rehberlik etmesi gerektiğini vurguladı. Plekhanov, endüstriyel bölgelerdeki işçilerin örgütlenmesini, sosyalist bir parti kurulmasını ve bu partinin faaliyetleriyle köylülerin de devrim hareketine dahil edilmesini önerdi. Terörün devrim için kullanılabileceğini ancak kontrolden çıkarsa zarar verebileceğini belirtti. Bu görüşlerden hareketle Plekhanov, 1884'te Cenevre'de "İşçi Grubunun Özgürlüğü" (Osvobojdenie Truda) adlı bir örgüt kurdu. Plekhanov, "devasa bir makine olan despot bir polis devletinin bütün yükünü işçi sınıfı omuzlamaktadır ve bu durum ancak işçiler üretim araçlarının tamamına sahip olursa sona erebilir." diye belirtmiştir. Devrimi tetikleyen nedenlerden biri, şüphesiz 1904 Şubat'ında patlak veren ve 1905 Eylülünde son bulan Rus-Japon savaşıydı. Savaşın ana nedeni, Rusya ve Japonya'nın uzak doğudaki nüfuz mücadelesiydi. Başlangıçta bu mücadelede öne çıkan taraf, 1898'de Çin'le bir anlaşma imzalayarak Liaotung Yarımadası'nı 25 yıl için kiralayan ve Port Arthur'da bir deniz üssü kurma hakkını elde eden Rusya'ydı. Liaotung Yarımadası'nın Rusya tarafından ele geçirilmesi, Japonya'nın tepkisini çekti. Japonya, Rusya'nın Mançurya'daki hakimiyetini tanımaya hazırdı. Bu bağlamda 13 Nisan 1898'de iki ülke arasında, anlaşma imzalandı.

Fakat bu anlaşma, 1900'de Çin'de çıkan Boxer Ayaklanması'nı bahane ederek güney Mançurya'ya birlik gönderen ve sonrasında bu birliklerini çekmeyi reddeden Rusya tarafından ihlal edildi. Japonya, İngiltere tarafından desteklenirken, Rusya ise Almanya tarafından desteklendi. Bu durum, her iki ülkenin de birbirlerine karşı savaşa girmeleri için teşvik edilmelerine yol açtı. Savaşın asıl önemli ve devrimle bağlantılı sonucu, alınan vergilerin çarın halk gözündeki itibarına zarar vermesi oldu. Savaş devam ederken, mevcut sosyal ve ekonomik kriz daha da derinleşti. İşçiler orduya alındığı için üretimde azalma yaşandı. Örneğin, ipek üretimi %25, yünlü kumaş üretimi ise %15 oranında azaldı; üretimlerde düşüşler yaşandı. Savaş sırasında alınan yenilgiler, muhalif grupların sayısını arttırdı ve onları birleştirdi. Devrimi asıl tetikleyen olay, Ocak 1905'te "Kanlı Pazar" oldu. 9 Ocak 1905'te başını Georgii Apollonoviç Gapon'un çektiği çok sayıda işçi, yaşam ve iş koşullarını dile getirmek amacıyla çarla görüşmek üzere Kışlık Saray'a doğru yola çıktı. İşçilerin liderliğini yapan ve eski bir papaz olan Gapon, Haziran 1903'te St. Petersburg Şehri Fabrika ve Maden İşçileri Meclis'ini kurmuştu. Sosyalist-Marksist söylemlere sahip olan örgütün 1905 yılında yaklaşık 20.000 üyesi vardı. St. Petersburg valisi ve polis şefi gibi yetkililerle yakın ve güçlü bağlantıları bulunan Gapon, bu bağlantıları kullanarak işçiler lehine düzenlemeler yapılmasını sağlamaya çalıştı. Bunu başaramayınca, 3 Ocak'ta büyük bir grev organize etti. Bu grev sırasında St. Petersburg'daki iş gücünün yaklaşık üçte ikisi iş bıraktı. Bu da sonuç vermezse, Gapon, 300.000'den fazla işçinin imzaladığı bir dilekçeyi sunarak şikayetlerini ve isteklerini dile getirmeyi amaçladı. Dilekçelerinde işçiler, içinde bulundukları kötü yaşam ve iş koşullarını anlatıyor, bu durumdan ve hatta yıkıcı sonuçlar getiren Rus-Japon Savaşı'ndan çarı değil, onun bürokratlarını ve yetkililerini sorumlu tutuyorlardı. Talepleri arasında dini ve politik gerekçelerle tutuklanan veya hapsedilenlerin serbest bırakılması, konuşma, basın, dernek ve ibadet özgürlüğü gibi kişisel hak ve özgürlüklerin tanınması, eğitimin ücretsiz ve zorunlu kılınması yer alıyordu. İşçiler, bakanların halka ve kanunlara karşı sorumlu tutulmasını, dolaylı vergilerin kaldırılmasını, 1861 sonrasında köylülerin omuzlarına yüklenen toprak satış taksitlerinin ve kredi borçlarının iptal edilmesini, savaşın halkın isteği doğrultusunda sonlandırılmasını talep ediyorlardı. Gapon ve beraberindekiler, dilekçeyi sunmadan, özellikle yürüyüş ve gösteriyi engellemek amacıyla başkentte toplanan 9.000 piyade ve 3.000 askerden oluşan birliklerle karşılaştılar. Askerlerin kalabalığa ateş açması sonucu gösteri, çarla hiç bir bağlantı kurulmadan yüzden fazla kişinin ölümü ile sonuçlandı. 14 Temmuz 1789'daki Bastil Baskını'nın Fransız İhtilali'nin başlangıcını oluşturduğu gibi 9 Ocak 1905'teki Kanlı Pazarda, 1905 devriminin başlangıcını oluşturdu.

Japonya ile yapılan savaş hala devam ettiği için, çar istemeden de olsa uzlaşma yoluna gitmek zorunda kaldı. Ya da en azından böyle bir görüntü vermek istedi. Bir ay bile geçmeden, Şubat kararlarıyla verdiği ödünleri geri çekti. Devrimin diğer önemli bir nedeni ve sonucu, Rus olmayan halklarla ilgiliydi. Bu halklar arasında özellikle 1800'lerde uygulamaya başlanan Ruslaştırma politikasına karşı bir tepki olarak ulusal bir bilinçlenme başlamıştı. İsmail Gaspıralı (1851-1914) gibi isimlerin çabalarıyla Volga Tatarları ve Kırım Tatarları arasında Pantürkizm akımı yayılmaya başlamış; Tatar etkisini azaltmak amacıyla kurulan ve yerli halklardan öğretmenlerin çalışmasının yasak olduğu okullar, zamanla Kazak milliyetçiliğinin filizlendiği yerler haline gelmişti. Müslüman Türk halklarının talepleri, 1905 devrimi öncesinde daha çok kültürel haklarını korumaya, genel olarak kendi dillerini ve kültürlerini açtıkları Cedid Okulları ve yayımladıkları gazete ve dergilerle gelişmeye çalışmasından ibaretti. Tatar aydınlarının çabaları ile gelişen milliyetçilik duyguları; Bolşeviklerin de çabalarıyla 1900'lü yılların başlarından itibaren, Orta Asya'da rejim karşıtı bir harekete dönüşmeye başlamıştı. 1900'de Krasnovodsk'ta ve 1902'de Karaganda madenlerinde grevler patlak verdi. Bu grevler, diğer sanayi sektörlerine de yayıldı: 1902'de demiryolu işçileri greve gittiler. 1904-1905'te Bolşevikler, bu bölgede Puşkin derneğini kurdular; derneğin amacı, pazar günleri işçiler için okullar açılmasını sağlamak ve okullarda dersler vermek, okuma odaları açmaktı. Bu derneğin faaliyetlerinin ardından, Taşkent'te Türkler tarafından kurulan iki devrimci grup ortaya çıktı: Taşkent Genel Devrim Grubu ve Sosyalist Devrimci Merkez Komitesi. 1904'te ise bir başka dernek faaliyete geçti. Bolşevik M.V. Morozov tarafından kurulan dernek, sadece Menşevik, Bolşevik veya sosyalist devrimciler tarafından değil, Siyonistler ve Daşnaklar tarafından da ilgi gördü. Morozov, Semerkand isimli bir dergi yayınlanmaya başladı. Bu faaliyetler ve gerçek anlamda politik hayata karışmaları, devrimle birlikte özellikle devrim sonrası dönemde giderek daha da arttı ve mümkün hale geldi (Acar,2008).

Rus Devrimi'nin Osmanlı Devletin'de Yansımaları
Osmanlı aydınları, Rusya'da olup bitenleri kendi imkanları ölçüsünde takip etmekteydi. Yerinden haber alma konusunda sıkıntılar yaşayan Osmanlı basını, birçok konuda olduğu gibi bu konuda da Avrupa basınını haber kaynağı olarak kullanmaktaydı. Ancak bu durum, bölgeden sağlıklı haberlerin alınmamasına yol açmış ve Osmanlı aydınlarının bu konuyla ilgili kafa karışıklıklarını gözler önüne sermiştir. Osmanlı basını, genel olarak muhalif devletlerin iç durumlarına dair haber yaparak, Rusya'nın durumunu yakından takip etmekteydi. Zaman zaman yazıların içeriğini doldurmakta zorlandıkları da görülmektedir. Örneğin; Rusya'da kanlı ihtilal şeklinde atılan manşetlerin açıklandığı metinlerde, bu kanın nerede ve nasıl döküldüğü yeterince izah edilemiyordu. Çünkü özellikle İngiliz Reuters kaynaklı haberlerde, St. Petersburg'ta karışıklıkların olmadığına dair bilgiler yer almakta, ancak Almanlar bu haberleri kuşkuyla karşılamaktaydı. İngiliz haber ajansları, İngiltere aleyhine yapılan gösterileri ve hareketleri önemsiz bir şekilde yansıtarak, olayların büyüklüğünü küçültmeye çalışıyordu. Bu da Osmanlı basının bazen doğru bilgiye ulaşmada yaşadığı zorlukları ve bunun sonuçlarını göstermektedir. Bolşevikler karşı devrim tehlikesini atlattıktan sonra 20 Kasım'dan itibaren barış görüşmeleriyle ilgili hazırlıklara başladılar. Osmanlı Devleti'ni ilgilendiren diğer bir gelişme ise Bolşeviklerin, Rus Çarlığı tarafından yapılan gizli anlaşmaları açıklamaya başlamasıydı. Bu gizli anlaşmaların ortaya çıkmasından sonra, Osmanlı aydınları büyük bir şaşkınlık ve öfkeyle karşılaştılar. Özellikle Aralık tarihli Sabah gazetesinde, İsmail Müştak (Mayakon) Bey, "Gizli Muahedeler Rezaleti" başlıklı yazısında, bu gizli anlaşmaların Türkiye'nin kendisini savunmak için savaştığını gösterdiğini ileri sürdü. Yazar, İngiltere ve Fransa'yı Türkiye'nin baş düşmanları olarak nitelendirerek, "Osmanlı alemi bu müthiş suikastın hatırasını asla unutmayacaktır." diyerek büyük bir tepki gösterdi. Bu durum, Osmanlı halkının ve aydınlarının, dış güçler karşısındaki güvenlik kaygılarını pekiştiren önemli bir gelişme olarak kayda geçti.

Rusya'da Bolşevik ayaklanması başladığında, Osmanlı Devleti'nin yönetimini elinde bulunduran İttihat ve Terakki Fırkası, Bolşeviklere karşı dikkatli bir şekilde hareket etti. Teşkilat-ı Mahsusa kadrolarından bazıları Rusya'ya gönderildi ve Beyaz Ordu'ya karşı Kızıl Ordu'da savaşmalarına onay verildi. Bolşevik İhtilali'nin ilk dönemlerinde Osmanlı Sadrazamı Talat Paşa, Avrupa'daki bazı devlet adamlarıyla yaptığı görüşmelerden edindiği izlenimlerin etkisi ile kapitalist ülkelerin Türkiye hakkındaki fikirlerini fark etti ve Rusya'ya "tevcih-i nazar etmeye" karar verdi. Her ne kadar dünya genelinde Bolşevizm'e karşı büyük bir düşmanlık olsa da, Talat Paşa Bolşeviklerle anlaşmak gerektiğini düşündü. Rusya ile yapılacak anlaşma hakkında Hariciye Nazırı Ahmet Nesimi Bey'in Meclis-i Mebusan'da yaptığı konuşma büyük bir coşku ile karşılandı. Ancak Talat Paşa, Ahmet Nesimi Bey ve Ahmet İzzet Paşa'dan oluşan Türk heyeti ile yapılan görüşmelerde Bolşevik Rusların, özellikle Ermeniler konusunda, Çarlık Rusya'sından pek de farklı düşünmedikleri anlaşıldı. Bu durum, Osmanlı Devleti'nin barış görüşmelerine büyük bir önem verdiğini ve mücadelesini sürdürme kararlılığını gösterdi. Brest-Litovsk Antlaşması'nın sonrasında, Bolşevikler Almanya ve Avusturya-Macaristan'da da Bolşevik İhtilali yapmayı planladıkları için, Almanlar bir an önce barış yapma ve Ukraynalı ayrılıkçıları Bolşeviklere karşı destekleme kararı aldılar. Osmanlı Devleti'nin iç yazışmalarına göre, Rusya adına görüşmeleri yürüten Leon Trotskiy, Ukrayna'nın bağımsızlığını onaylayan dört devlete (Almanya, Avusturya-Macaristan, Bulgaristan) itiraz etti. Trotskiy, "Rusya açısından savaş bitmiştir." diyerek, Rus ordularını terhis ettiklerini bildirdi fakat barışa yanaşmayacaklarını da belirtti.

Müttefik devletler Rusya'nın topraklarına ilerlemeye başladı. Bu durum Osmanlı Devleti için özel bir anlam taşıyordu çünkü Sovyetler, Doğu Anadolu'da Ermenileri silahlandırıp barışı ağırdan almaya çalışıyordu. Bu durumu dikkate alan Enver Paşa, Talat Paşa'nın tavsiyesiyle III. Ordu Komutanı Vehip Paşa'ya Erzincan istikametinde ilerleme emri verdi. 12 Şubat 1918'de başlayan askeri harekatla, işgal altındaki Türk topraklarının büyük bir kısmı kurtarıldı. Ardından, 27 şubat 1918'de Bolşeviklerle müzakereler yeniden başladı ve 3 Mart 1918'de Brest-Litovsk Antlaşması imzalanarak Almanya ve müttefikleriyle Rusya arasındaki savaş sona erdi (Günay,2019).
Rus Devrimi'nin Anadolu'daki Etkileri
1905 Rus Devrimi, yalnızca Rusya'da değil, dünya genelinde önemli etkiler yaratmıştır. Bu devrim, Rus Çarlığı'nın çöküşüne giden yolu açmış ve diğer ülkelerde de anayasa ve meclis taleplerine ilham vermiştir. Çin'den İran'a kadar geniş bir coğrafyada toplumsal ve siyasi değişimlere zemin hazırlamıştır. Osmanlı İmparatorluğu, bu devrimi yakından takip etmiş, ancak Osmanlı toplumunda bu ilgi daha çok Sultan Abdülhamid ve Jöntürk muhalefetiyle sınırlı kalmıştır. Halk açısından, devrimin yan ürünü sayılabilecek Rus-Japon Savaşı ve Kafkasya'daki kargaşa, Osmanlı topraklarına sığınan Müslüman mülteciler gibi gelişmelerin dışında, devrim hareketlerine dair büyük bir farkındalık olmamıştır. Sultan Abdülhamid, Rus Devrimi'ni ve diğer uluslararası gelişmeleri titizlikle takip etmiş ve bu olayları Osmanlı Devleti'nin bekası ve kamu düzeni açısından değerlendirmeye çalışmıştır. Devletin yönetiminde sansür ve sıkı kontrol ön planda olmuş, uluslararası krizleri Osmanlı'nın çıkarları doğrultusunda değerlendirmeye özen göstermiştir. 1905 yazında Potemkin Zırhlısı'nın isyanı sonrasında yaşanan krizi fırsata çevirmiş ve Çarlık Rusyası'nın zayıflığından yararlanarak, İstanbul'un savunulması için Boğaz'daki kritik tabyaların güçlendirilmesi gibi önlemler almıştır.

Sovyet kaynakları ve jöntürk muhalefeti, Sultan Abdülhamid ile Çar Nikola'nın istibdat rejimlerini sürdürmek için işbirliği yaptığına dair iddialarda bulunmuşlardır. Ancak bu iddiaların, dönemin konjonktürel taktik nedenlerine dayalı olarak ileri sürüldüğü düşünülmektedir. Sultan Abdülhamid'in bu tür dış ilişkilerdeki politikaları, içerideki baskıcı yönetimi ve devletin çıkarlarını koruma amacı taşımaktadır. Potemkin krizi ve Rus-Japon Savaşı gibi gelişmeler sırasında Sultan Abdülhamid'in, olayların sonraki gelişmelerine dair yaptığı değerlendirmelerin, zamanla doğrulandığı görülmektedir. Özellikle, Sultan Abdülhamid'in "Uzak doğu'da Ruslar mağlup olursa, Çarlık Osmanlı Devleti'ne musallat olur." şeklindeki öngörüsü, onun iktidardan düşmesinden sonraki yıllarda gerçekleşmiştir. Rus Devrimi'nin en kalıcı etkilerinden biri, devrimin bastırılmasından sonra Osmanlı'ya sığınan Ahmet Ağaoğlu, Yusuf Akçura ve Hüseyinzade Ali gibi aydınların Osmanlı son dönem düşünce hayatına yapıkları önemli katkılardır. Bu aydınlanma fikirleri, "Halkçılık" ve "Türkçülük" akımlarının gelişmesinde büyük rol oynamıştır. Özellikle bu aydınların katkıları, Cumhuriyet dönemi düşüncesine de yansımış ve değişik dozlarda etkisini sürdürmüştür (Saygılı,2012).
Sonuç
Kanlı Pazar, sadece çarlık
rejiminin zayıflığını değil, aynı zamanda toplumsal taleplerin karşı konulmaz
gücünü de ortaya koydu. Rahip Gapon ve beraberindeki şikayetçiler, belki de
tarihin akışını değiştireceklerini bilmiyorlardı, ancak yükselen bu toplumsal
dalga, çarlığı devrimlerin girdabına sürükledi. Rus Devrimi’ne giden yol, Kanlı
Pazar gibi olaylarla döşenmiş, çarlık rejimi artık geri dönüşsüz bir sona
yaklaşmıştır. Bu olay, tarih boyunca ezilen sınıfların adalet ve özgürlük
arayışlarının ne kadar etkili olabileceğini bizlere hatırlatmaya devam ediyor.
Osmanlı İmparatorluğu da 1905
Rus Devrimi’nin yankılarını hissetmiş, bu süreçte kendi toplumundaki değişim ve
reform taleplerini değerlendirmek durumunda kalmıştır. Rusya’daki çalkantılar,
Osmanlı aydınlarının reform arayışlarını ve özellikle meşrutiyet taleplerini
daha da güçlendirmiştir. Kanlı Pazar, yalnızca Rusya’yı değil, çevresindeki
birçok devleti etkilemiş, dönemin küresel siyasi dengelerini yeniden
şekillendirmiştir.
KAYNAKÇA
Acar, K. (2008). 1905 Rus Devrimi’nin genel bir değerlendirmesi. Dîvân: Disiplinlerarası Çalışmalar Dergisi, 13(24), 79-98.
Günay, N. (2017, Ekim). Bolşevik İhtilali’nin ardından Osmanlı Devleti’nin Rusya’daki yeni rejime bakışı. Mülkiye Uluslararası İlişkiler Kongresi: Ekim Devrimi’nin 100. Yılı: Sovyetler Birliği, Soğuk Savaş, Uluslararası Sistem (16-17 Ekim 2017), Ankara.
Saygılı, H. (2012). 1905 Rus Devrimi'nin Osmanlı İmparatorluğu'na etkileri (Doktora tezi). İstanbul Üniversitesi, İstanbul.
Görseller
https://www.sanattanyansimalar.com/kafdaginin-ardindan-bir-bey-oglu-11/5166/
https://yurtsever.org.tr/2018/hafiza-i-beser-22-ocak-1905-1905-rus-devrimi-basladi-148157
https://klimbim2020.wordpress.com/2020/09/20/georgy-gapon
https://www.mediastorehouse.com/galleries/alexander-ii-of-russia
https://en.wikipedia.org/wiki/Georgi_Plekhanov
https://www.historynet.com/red-sun-rising-an-american-reporter-in-the-first-sino-japanese-war
https://forum.strategyturk.com/konu-modern-tarih-rus-japon-savasinin-baslamasi-1904#google_vignette
https://umutsen.org/index.php/2022/04/1905-devrimi-uzerine-konusma-v-i-lenin
https://erolanar.org/2020/11/02/ittihat-ve-terakki-anlayisi-gunumuzde-hala-gecerlidir
https://www.britannica.com/biography/Leon-Trotsky
https://www.fikriyat.com/galeri/sinema/potemkin-zirhlisi-ne-anlatiyor
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder